Çağrışımsız Anadolu, Konumlandırmasız Anadolu

cagrisim

Anadolu’nun Kobileri Obileri 500’leri 1000’leri oturup “bizi kim nasıl biliyor”a çalışması lazım. Ciroya çalıştıkları için tek çağrışımları “durumu iyi mi” oluyor. Yani bilenler onları durumları iyi olarak biliyor. “Durumu iyi” o zaman tamamdır. Yeterlidir. Gerisi laf-ı güzaf. Durumu iyiyse herkes onun etrafında pervanedir zaten. Ego tepelerde olduğu için mecburen pervane gerekir. Ona ihaleler verilir. Ona güzel yerlerden araziler verilir. Ona iyi çalışanlar gider. O siyasette de hakimdir. İş ihtiyacı olan ona gider, iş dilenir. Çalışanının sigortasını lütfen yaptırır, kimse ses çıkartamaz. İş kuracak onu dinler, ona koşar. Herkesin ağzı açık dinlediği hep o’dur. Yani çağrışımsız markadır aslında o. Tek çağrışımı egom tepelerde şarkısının çağrışımıdır. Tek konumlandığı yer banka hesabındaki bol sıfırlı rakamlardır. Başka çağrışımlar ne ola ki! Başka konumlandırma mı ne gerek var ki!

Ama bir gün olası kriz dedikoduları, küçük sallantılar onu yerle bir ettiğinde herkes ondan uzaklaşır. O artık yalnızdır. Yalnızlaşan “durumu iyi adam” kötüye gider. Dedikodular tersine dönmüştür artık. Düşenin de dostu olmak zordur. Risktir. Kimse de bu riske girmek istemediği için o kişi maalesef yok olur gider. Giden sadece bir kişi değildir aslında. Giden yılların birikimi, tecrübesidir. O tecrübeler geriden gelen genç beyinlere anlatılabilir olsa hatalar tekrar edilmez. Öğrenme kuleleri bize hepimize yeni ufuklar gösterir. Firmalar böyle büyür. Yeni insan kaynakları yeni hedeflere ancak böyle yetişir. Maalesef bizim değer bilmez bu yapımızda, at yenisi gelsin düşüncesiyle insanları da paraları da birikimleri de tecrübeleri de değersizce heba ediyoruz. Hiçbir değeri yok, hiçbir şeyin.

Ondan sonra yeni yetmeler iş kuracaklar da, firmalar, üretim tesisleri büyüyecek de, markalarımız çoğalacak. Çağrışım yoksa konumlandırma da olmaz marka da olmaz.

Bu Anadolu’nun kısa briefidir maalesef.

Bu film böyle çağrışımsız ve konumlandırmasız devam edip gidince iş kurup batıranlar kime çalışır. Tabii ki ancak tabelacılara. Bir yılda iki yılda batıp yeni iş kuranların tek ana masraf kalemi tabelaları olur. Böylece Anadolu’nun çağrışımsız yapısı marka yaratamıyor. Tabela yaratıyor. Tabelacılar yaratıyor. Tabela sektörünü geliştiriyor. Tabela sektörü çok inovatif oluyor. Reklamın yan sanayisini yandan yandan büyüyor yani.

Büyük totemler, büyük binalar, büyük araç filoları, büyük araziler değerli yapmıyor artık firmaları. Sadece belki de obez yapıyor firmaları. Marka eşittir değer. Marka eşit değildir obez.

Anadolu’da hele Konya’da kocaman tabelalara ve devasa binalara sahip nice holding buharlaştı gitti. Hala o devasa binaları boş duranlar bile var. Eee hani büyük bina, büyük totemler, büyük banka hesapları, arazileri onları değerli yapıyordu. Hatta onlar o dönem biz markayız klipleri çekiyorlardı. Tarihten ders çıkartamadık bu konuda da. Egosantrik kişiler tozu dumana katıp gittiler. İnsanların girişim ve yatırım yapma iştahlarını bile yok edip gittiler belki de.

Yenilen kazıkların bileşkesi olan tecrübeye yeni hikayeler katmanın dışında bir faydası olmadı. Züğürt tesellisine yeni katılımlar oldu sayelerinde.

İletişimsiz toplum değer yaratamaz. Değer yaratamayan toplum marka da çıkartamaz. Maalesef karşıdaki insanlara sadece bende yüksek ego var, benim yanıma yaklaşırken desturla yaklaş diyen egosantrik çağrışımlı firmalar ve sahipleri farklılaşmayı sağlayacak çağrışım üzerine yatırım yapacak şekilde değişmeliler.

Satın alma sebebi yaratacak çağrışım üzerine çalışmalılar. Olumlu duygu ve tutum yaratacak çağrışım arayışına girmeliler. Hatta daha da markalarını büyütecek, genişletecek, portföylerine yeni katacakları ürün grup kararlarını verecek çağrışımlara odaklanmalılar.

Tüm bu kararları “her şeyin hayırlısı” diyerek almaktan vazgeçip pazarlama iletişim öğretisiyle stratejisiyle alabilmeliler.

Anadolu maalesef hala stratejiyi bilmeden iş kuruyor, iletişimin ruhunu ve felsefesini bilmeden, önemsemeden, yatırım yapıyor, yeni iş alanları belirliyor, ortaklık yapıyor, reklam yapıyor, promosyon veriyor.

Anadolu’nun firmaları şunu önce kavramalı. Firmalarında avukat ve muhasebeci nasıl zorunluysa, iletişimcilerin de artık o kadar zorunlu olduğunu kavramalı.

İletişimciler de, pazarlama, reklam, halkla ilişkiler ve marka düzleminin tüm eklemlerini ve ruhunu kavramış şekilde hazır kıta olmalılar.

Bunların birleşiminin ilk artısı ne olur diye sorarsanız hemen söyleyim. Fiyat indirerek rekabet ettiğini zannetme duygusundan kurtarır firmaları. Çağrışımlı, konumlandırma stratejisine sahip firmalar marka ligine girmeye başlarlar. Ciro liginden marka ligine geçmenin dayanılmaz hafifliği Anadolu’yu bambaşka şekle sokar. Bunu da ancak fikir sahipleri ile değil bilgi sahipleriyle yapabiliriz. Nokta.