Marka Gerçek Anlamında mı?

Konya gibi birçok Anadolu şehri bu marka kavramını çok kullanıyor ama maalesef gerçek anlamında kullanılmıyor. Enflasyon var bu kelimenin kullanımında. Şişirilmiş ve sonunda içi boşalmış.

Zannediyoruz ki çok bilinince herkes bizden konuşunca marka oluveriyoruz.

Çok yaşlıysak da markayız. Mesela şu tarihten beri biz vardık olunca marka oluveriyoruz. Yabancıların tabiriyle “since” olunca “since” yazınca marka olduk.

Hatta kim çok para harcıyorsa markadır. Yatırıma çok para harcıyorsa, sağa sola para harcıyorsa ve hatta bir reklamcı olarak bunu üzülerek söylüyorum saçma sapan reklamlara çok para harcıyorsa marka olduklarını zannediyorlar.

Bu mantık olayı kavrayamadığımızı gösteriyor. Kavramak ne kelime çok uzaklarda olduğumuzu gösteriyor.

Hep bu mantık işin özüne inmemizi ve özünden konuşmamızı engelledi.

Marka bir süreçtir evet uzun süre yaşıyorsa bir markalaşma söz konusudur ama sadece yaşlı olmak yetmemektedir. Etrafınızdaki insanlara bu mantıktan bakınca yaşlılar hep markadır diyebilir misiniz?

Diyemezsiniz! Çünkü yaşlılık tek başına markalaşma kriteri değildir.

Çok tanınmış, çok bilinir olmasına da bu açıdan bakın. Çok konuşulan kişi marka olabilir mi? O da yetmeyebiliyor.

Demek ki başka bir baharat lazım. Tadını alması için.

Marka için pek çok farklı baharat lazım yani.

Baharatçılara bundan sonra farklı gözle bakın!

Marka gibi farklı baharatlara ihtiyacı olan iki kavram da aynı yoldaki farklı vagonlar.

Profesyonelleşmek ve kurumsallaşmak.

Maalesef ki bunlarda aynı kaderi paylaşıyor. İçi boşalmış.

Reklamcılığın haznemize soktuğu kelimeyle ifade edeyim. Bu kavramlarla ilgili “ağzı olan konuşuyor”

Ne biliyor! Bir halt bildiği de yok. Ama Konya’da profesyonellikte olmaz, kurumsallaşma da olmaz, marka da çıkmaz diyebilecek çapı kendinde hissedebiliyor. Bunu duyanlarda bunu adam zannediyor.

Reklamcılık, halkla ilişkiler, pazarlama işte bundan gelişmiyor. Bu virüslerden kurtulmadıkça da zor gelişir.

Yeni antivirüs programları çıkartmak lazım ancak.