Reklam Dosttur, Dost Acı Söyler

Beğenmezsin belki üslubunu. Ağzının koktuğunu dan diye söyledi diye. Çamaşırların pis koktuğunu suratıma suratına söyledi diye. Koltuk altının cart diye yırtıldığını herkesin içinde söyledi diye. Bunları kim yapar. Ancak reklam yapar. Ne için yapar? Sizin ciddi iyiliğiniz için yapar.

Hem de size söylediğini sadece siz bilirsiniz. Herkese söyler siz mesajı alacaksanız alırsınız. Bunu kim yapar? Ancak dost yapar! Dosttur size geri dönüş veren. Sizin iyiliğiniz için hiç kimsenin söylemediğini söyleyen. Sizi kırmadan incitmeden soft  sell söyleyen. İşte reklam gerçekten budur. Bu özelliklere sahip olarak yapılan iş reklamdır.

Reklam böyle bir bakış açısına sahip olursa toplumsal bilgilenme, bilinçlenme aracı haline de gelir.

Ama bunun için de pazarlama zihniyeti lazım. Pazarlamayı bilmeyen satış zihniyetinde “bu dost reklam” ortaya çıkmaz. Bizim Türkiye olarak asla asla bilmediğimiz bilemeyeceğimiz pazarlama zihniyeti. Pazarlama ile satışı bir türlü bilemedik. Satış zihniyetinde cirit atıp duruyoruz. Bu zihniyet dostun ortaya çıkmasını engelliyor da engelliyor.

Neden?

Sebebi de bizim “kör göze parmak satış zihniyetinde” olmamızdır.  Sat da nasıl satarsan sat. Yalan söyle sat. Taklak at sat. Vaat et sat. Vaadini tutma ama yine de sat.

Bu zihniyetin reklamı dost olarak görmesi mümkün değil. Reklamı “dostu kazıklama aracı” olarak gören bu satış zihniyeti reklamı da kötü imaja sürüklemektedir.

Şimdiye kadarki görünün fotoğrafta “Reklam yapıyorsa kötü üründür. Reklam yapıyorsa pahalı üründür. Reklam yapıyorsa bozulmuş üründür. Reklam yapıyorsa elde kalmış üründür. Reklam yapıyorsa defolu üründür.” gibi algılamalara götüren kimse o suçludur. İşte o suçlu satış zihniyetinden başkası değildir.

Satış zihniyeti dost kimliğine sahip olup reklamı böyle tanınmaz hale getirdi. Dostun söylediklerinin bile altında çapanoğlu arandı. Belki satış zihniyeti bunlarla ilgili örnekleri verdi. Bu kötü örnekler genele yayıldı ve suçlu reklam oldu. Gördüğü birkaç kötü reklam örnekleri tüketiciye zarar verince reklamın peşine takılan kötü imaj takıntıları büyüdü de büyüdü. Suçlu kesin reklamdı.

Reklam görünce kaçar hale geldi müşteriler. Zaplıyor, zıplıyor, kaçıyor, kapıyı kapatıyor, reklamcısını da sevmiyor. Satış zihniyetinin reklamcısı da aç kurt görünümünde. “seni daha iyi görebilmek, seni daha yeni soyup soğana çevirebilmek için…” düşüncesinde belki de. Hepsinin öyle olmadığı düşünülse de bir tanesi genellemek için yeterliydi.

Yetti de…

Çözüm reklam bilinci.

Kesinlikle reklamı, reklam bilmez kurtların elinden kurtarmak lazım. Satış zihniyetiyle odaklı reklam bilmez zihniyet reklam bilincinden herkesi, hepimizi, girişimcilerimizi uzaklaştırmaktadır.

Bu zihinsel bataklıkta reklamın güzel ürünler vermesi çok zor oluyor. Zihinsel şeffaflık şarttır reklamın güzel etkili ürünler vermesi için.

Reklam gelişigüzel mecralara reklamverenin ya da arkadaşı komisyoncu reklamdan zerre anlamayan reklamcının! keyfine göre dağıtıldığı para demeti olarak görülüyor.

Bu para demetini dağıtacak kişinin etrafından ayrılmamak reklamcıların tek stratejisi oluyor. Bunlar satış zihniyetinin kötü virüsleri haliyle… Bu reklamcılar iyi eğitimli ve işin ehli reklamcıların ayrıştırılmasını da zorlaştırır. Herkes reklamcıdır. Reklamın iyisi kötüsü yoktur diyende bu ayrıştırmanın yapılmamasını ister içten içe.

Reklam kampanyası, reklamın ciddi kamp ortamına girmesi demektir. Bu zihniyet reklam kampanyasını çıkartamaz. Çıkarttığı tek atımlık reklam işleridir. Reklam gibi görünen bu işler en önemlisi reklamvereni başarıya götüremediği için reklam algısına hizmet etmiyor.

Reklam mı aman geri dursun! Para demetini boşluğa götüren anlaşılmamış bir iş.

“Bir slogan versene” Bu satış zihniyeti reklamın her bileşenini hemen ister. Hemen grafik yapılıvermelidir. Slogan hemen verilebilmeli. Logo iki dakikada olabilmelidir.

Bu ve bunun gibi sayısız cümle reklama saygısızlığın fotoğrafıdır.

Mimarı reklam öğretim üyesi yapıverme cüreti, ne olacak ki reklamı kitaptan okur öğrencilere anlatırım diyen cüret aynı saygısızlığın ürünüdür. Kadın doğumcunun reklamla ilgili ahkam kesme hadsizliği de onların kankasıdır.

Reklam bilincine ancak reklam eğitimleriyle reklam uygulamalarıyla ulaşabileceğimizi görmeliyiz. Günü birlik, keyfe keder işler hedefe götürmemektedir. Reklamcılar reklama karşı saygısızlığa ancak bu bilinçle dur diyebileceklerdir.

Anadolu doğru reklamlarla büyük markaların çıkartılacağı bir marka madeni.

Ama bu madeni, maden hırsızlarından kurtarmak için reklam bilincine ihtiyacımız var. Reklam bilinci bir harekettir. Hareket olmalıdır. Reklamcılığın kreatif boyutu üzerine yeni nesil eğitilmelidir. Yeni neslin strateji ve taktiği öğrenmesi reklam bilincinin itici gücü olacaktır. Umut yeni neslin reklamı öğrenmesi anlaması ve uygulayıcı olmasındadır.

Reklamı şurdan şuraya koy, ne olacak ki? Her yere koymak “reklamın olması” anlamına geliyor. Dağa taşa yazdıran reklamcı doğru reklamcıdır deniliyor. Böyle saçma sapana dağıtıcı zihniyeti reklamı maliyet kaleminde çıkartamadığı için reklam gerçek kimliğinde Anadolu’ya yayılmamıştır.

Reklam ödülleri reklam cesaretini verecek ve marka madenlerinin doğru çıkartılmasını sağlayacaktır. Biz reklam ödüllerini bile kısa süreli vur kaçlar olarak görüp algıladıkça reklamın markaya katkısı uzaklarda kalacaktır. Kristal Elma reklam ödüllerine daha fazla katılan Anadolu şarttır. Kristal Elma Bölgesel Kategorisi jüri üyeliği sürecinde gördüm ki, daha çok yol almamız lazım. Anadolu reklam ajanslarını bu yolculuğa dahil etmemiz lazım. Reklam ajanslarının daha çok rekabetçi olmalarını sağlamak lazım. Lazım da lazım…

Yine Marketing Türkiye’nin Konya için “Değer Katan Marka” tanımlaması reklam bilinci ve zihniyet dönüşümü için bir milattır. Tüm şehirlerimiz bu dönüşümü entegre olarak uygulamaya başlarsa gelecek bambaşka gelecektir. Marketing Anadolu platformu ciddi ürünler vermeye başlamıştır daha da vereceği ortadadır.

Bu ve bunun gibi yaratıcı birliktelikler öyle bir itici güç olacaktır ki, esnaflık anlayışımızı, ticari desteklerimizi, sanayi ve ticaret odalarımızın başarılarını, iş adamı derneklerimizi, belki de en nihayetinde insanımızın mutluluğuna katkı sağlayacaktır. Değer yaratıcı etkisini görecek olmamız gülücük dağıtan insanlar olmamızı sağlayacak. Kriz iletişiminde cebelleşen insanımıza dokunan sihirli bir güç olacaktır.

Bu gücün kim ya da kimler tarafından harekete geçeceği beyin fırtınasını en yakında yaşamak dileğiyle…