PAZARLAMAYI PAZARLAMAK

Pazarlamayı gerçek anlamında kullanmıyoruz. Bilmiyoruz pazarlamayı.

En yetkililerimiz de bilmiyor. En öğreticilerimiz de bilmiyor. Satışa pazarlama diyoruz üstelik. Satışa pazarlama diyerek işin üstüne örtüyoruz. Öldürüyoruz.

Pazarlamayı öldürmek yaratıcılığı öldürmektir.
Büyümeyi ve gelişmeyi öldürmektir.
Marka olma yolculuğunu öldürmektir.

Pazarlamayı bilmeyen marka olamaz, bu kadar nettir.
Sadece satış yapmayı düşünen bir zihniyetle “müşteri memnuniyeti” ortaya çıkmaz.

Müşterideki duygusal değer önemsenmez. İletişim önemsenmez. Önemli günlerinde hatırlamak önemsenmez. Daha estetik logo önemsenmez. Hata yapıldığında özür dilemek önemsenmez. Güzel bir cıngılla kulağına mesaj vermek önemsenmez. Kaliteli etkinliklere sponsor olarak müşteriyle iletişim kurmak önemsenmez.

Önemsenen sadece bankadaki kazançtır. Satmaktır. Depoyu boşaltmaktır.
Akılları fikirleri “Satalım da nasıl satarsak satalım” üzerine kuruludur.
Sattıktan sonra geri almak sinirlerini bozar. Geri getiren, soru soran müşteri hiç sevilmez. Engellenir hatta. Yüzyüze iletişimde savuşturulur. Sosyal medyadan soruları gizlenir. Israr edilirse silinir. Dahası misliyle cevap verilir.

Özellikle pandemi süreci firmalarımızın zihniyetini gözler önüne sermiştir. Pazarlama zihniyetinde mi, satış zihniyetinde mi olduklarını apaçık göstermiştir.

Bu süreçte müşterinin cebine mi, kalbine mi göz diktiklerini herkes görüyor, biliyor, anlıyor.
Bu kriz ortamları hem bireysel hem de kurumsal olarak kimin ne olduğunu daha iyi ortaya koydu aslında.

Mesela koronadan dolayı özel okula giden öğrenciler okula gidemedi haliyle. Özel okullar çoğunlukla ne yaptı? Okul ücretini, servis ücretini ve yemek ücretini velilerden zorla talep etti.

Evet bu tür bir okula maruz kaldıysanız bu okul pazarlama zihniyetinde değildir satış zihniyetindedir. Bu okulun değer yaratması mümkün değildir. Bu zihniyetini değiştirmediği sürece orada çalışan öğretmenler, personel ve öğrenciler de çok güçlü bir değerin parçası olamayacaklardır.

Okul kendince haklı olabilir ama yaptığı doğru değildir. Vermediği hizmetin bedelini almamalıdır. Haklı olmak başka başarılı olmak başkadır. Haklı olabilirler ancak başarılı değillerdir.

Yine evinize buzdolabı alacaksınız. Satış görevlisine alacağınız buzdolabının mutfağınıza dar gelebilme ihtimalinin olduğunu söylediniz. Satış görevlisi bizi ilgilendirmez. Biz size satarız mutfağınıza buzdolabı sığmazsa biz sorumluluk almayız derse nasıl bir zihniyete sahiptir? Evet satış zihniyetine.

Gece vakti borcunuzu maille gönderen Medaş’tan, sms ile yine gece vakti hatırlatma yapan belediye su idaresine ve sabahın köründe kredi teklifinde bulunan bankaya kadar tümü satış zihniyetinin örnekleridir.

Sizin de bu örnekler gibi çok farklı ürün ve hizmet satın alırken ya da aldıktan sonra yaşanmışlıklarınız vardır mutlaka.

Bu zihniyetlerle ilgili eşinize dostunuza neler anlatırsınız, nasıl bahsedersiniz?

Değer yaratacak şekilde bahsetmezsiniz değil mi?

Evet eğer bu örneklere yakın örnekler yaşatıyorsanız siz satış zihniyetindesiniz. Sizin pazarlamayı öğrenmeniz gerekir. Bu kafayla sizin marka değeri yaratmanız mümkün değildir.

Kendinizce ben haklıyım onlar haksız seslerinin dışında bir ses de duyamazsınız.

Hatta sizin güçlü iş adamı olmanız da mümkün değildir.
Kurumsal değişim için pazarlamayı öğrenmelisiniz. Pazarlama iletişimini öğrenmelisiniz. Paydaş iletişimini öğrenmelisiniz. Halkla ilişkileri öğrenmelisiniz. Çalışan iletişimini öğrenmelisiniz.

Yani kısaca pazarlama fikrini tüm vücuda zerk etmelisiniz.
Tüm firmalarımıza bunu öğretmeliyiz. Yanlış olan satış fikrinden çıkartıp pazarlama fikrine getirmeliyiz.

Yani önce size pazarlama fikrini pazarlamalıyız.
Yapabilir miyiz? Yapabilir misiniz?