YENİ SALGIN İLETİŞİM ANLAYIŞI

Salgın tüm dünya vücuduna nüfuz etti. Dünyayı aynı yaptı. Dünyanın ne kadar küçük olduğunu da gösterdi. Her ülke aynı konuda aynı noktadan bakar hale geldi.

Önce sağlık tabii ki.

Ama ekonomik sağlık da onunla bağlantılı.

Para yoksa huzur da yok oluyor. Kaygı ve korku ile yine sağlığa olumsuz etki dönüp dolaşır ve insanın sağlığını bozar.

Bu açıdan entegre bir etkinin altında dünya.

Tüm ülkelerde düzelse bile kötü yönetilen bir ülkede devam ediyor olduğunda tekrar korkunun aktif hale geleceği bir salgın bu.

Haliyle “en zayıf halkanın” etkisinin tüm dünya mahalle ve sokaklarını etkiliyor olduğu bir döneme şahitlik ediyoruz. Küçücük bir dünyadaymışız meğer.

Salgınla birlikte değiştirmemiz gereken aslında işimizi daha dürüst ve düzgün yapma durumu. Ama bu yeterli değil. Yenilikleri ve değişimleri de takip ederek yapmak.

Maalesef bir düzen kurmuş insanlar için “paldır küldür” gelmiş her şeye karşı önyargılarla yaklaşma eğilimindeyiz biz.

Hele hele bizim toplumda “eski köye yeni adet getirme” “icat çıkarma” gibi kodlarımız varken bu değişim ve yenilik kolay kabul edilebilir değil.

O yüzden önce isyan en güzel savunma mekanizması oluyor.

Çin’i suçlamak, yarasayı suçlamak, Wuhan’ı suçlamak, yarasa yiyeni suçlamak, dünya sağlık örgütünü suçlamak ve rahatlamak en güzeli, en kolayı.

Bununla vakit kaybetmek bize sadece kaybettirir.

Bunlar tabii ki tespit edilecek, bilinecek ama takılı kalınmadan, yeni ne yaparak üstesinden gelebilirizi konuşmak, buna odaklanmak lazım.

Ülkelerin kapılarının birbirine kapandığı bu dönemde kapıların ne zaman açılacağını beklemek yerine, kapılardan fiziksel girişi düşlemek yerine sanal olarak giriş yollarını denemek gerekir mesela.

Dijital zaten bize sanal reklamcılığı, sanal turizmi, sanal yaratıcılığı daha önce söylüyordu.

Bu bilgilerin üstüne daha fazla kuluçkaya yatarak çalışmalıyız.

Şehirlerimize kimsenin gelemeyecek olmasının olumsuz etkilerinden kurtulacak sanal şehir turlarını hazırlamalıyız. Sanal müzelerimizi oluşturmalıyız. Adrenali sanal olarak artıracak yaratıcılıklar üzerine çalışmalıyız.

Avrupa’da bu tür deneyim pazarlama örnekleri de var aslında.

Biz sadece biz en iyisiyiz deme tembelliğinden kurtulup, analiz etmeyi, rakip analizi yapmayı öğrenmeliyiz artık.

Rakibin yaptığı sanal müze örneğini öğrenip yenilikler ekleyerek daha iyisini yapma zamanıdır.

Fransa Louvre Müzesi yapmış bunu mesela.

Mevlana Müzesi için bunu niye yapmıyoruz? Daha iyisini dünyaya göstermiyoruz?

Belki daha da ötesine geçip Selçuklu Kültür Müzesi oluşturup, tüm Selçuklu kültür bileşenlerini, Selçuklu ülkelerini de dahil ederek sanal bir müze oluşturabilmeliyiz.

Zor mu mesela bunu yapmak!

Hiç de zor değil!

Birbirimizi suçlamadan daha hızlı projeler üreterek, yeni icatlar çıkartarak, yeni adetler geliştirerek bu karanlık günlerden çıkabiliriz.

Biz bunları yapabiliriz.